Tenten’in çizgi romanlarının bir kısmını
zamanında okumuş olsam da, tam olarak Tenten hastası bir kişi olarak tanımlamam
kendimi. Yine de olay akışlarını, karakterlerin tavırlarını çizgi romanlarında
severdim. Filmi izlemeye giderken de çizgi romanlarını okurkenki tavrıma benzer
olarak, pek de bir beklentim olmadan gittim. Gitmeden önce sağdan soldan hem
olumlu hem de olumsuz eleştiriler duymuştum. Amsterdam’ın fareli sinemalarinden
bir tanesinde üç boyutlu olarak izlemeye karar verdim. Fareli sinema derken
bunu bir gönderme veya abartı olarak söylemiyorum; hakikaten Amsterdam
sinemalarında fare görme olasılığınız %50, salonda fare olma olasılığı ise %99.
İzlerken sık sık huylanıyorum.
Neyse fareleri bırakalım bir kenara filme
geçelim. Filmin giriş kısmı beni mest etmeye yetti. Tentenle ilk karşılaşma,
olayların hızlı bir şekilde başlayıp temposunun hiç düşmemesi tam aradığım tadı
yakalamamı sağladı. Tempo sonuna kadar düşmüyor, arzulanan çıtır çerez tadını
yakamanızı sağlıyor. Tenten’in tiplemesi tabii ki kağıt üstünde durduğu gibi
değil, beklediğimden biraz daha farklı olmuş ama animasyon filmi diye de
gözlerini sadece birer siyah nokta yapacak değillerdi. Kaptan derseniz, sanki
biraz sinemaya göre yumuşatılmış, ama yine alkolik ve yine aksi. Dedektifler
ise filmin olmazsa olmazları.
Filmin hikayesi çizgi romanının iki bölümünü kapsıyor Tekboynuz’un Esrarı ve Kızıl Korsan’ın Hazinesi. Bu iki bölümü Yapı Kredi Yayınları, Tenten’in Maceraları adlı serilerinde 1998’de yayınlamıştı, az önce kütüphanemi karıştırınca buldum. Eğer bunları bir şekilde okuduysanız, sinemaya uyarlamak için hikayenin işlenişini epey değiştirdiklerini göreceksiniz. Mesela Kaptan Hadok ile Tenten filmde daha önce hiç tanışmamışlarken, çizgi romanında sıkı arkadaşlar. Fakat bu farklılık insanı kesinlikle rahatsız etmiyor, aksine akıcılığını koruduğu için daha iyi olmuş diye düşünebilirsiniz bile.
Üçüncü boyutunun baş döndürmemesi en sevdiğim yönlerinden biri oldu. Diğer bir çok 3D film benim için hayal kırıklığı olmasına rağmen, Tenten’i üç boyutlu izlediğime çok memnun oldum. Animasyonlar ise, özellikle nesneler ve deniz, inanılmaz başarılı. Gerçeklerinden daha güzel, ilginç olacak ama daha gerçekçi. El ve parmak hareketlerinde hala robotik bir görüntü olsa da, bunu kötü bir eleştiri olarak yazmak film için harcanan onca emeğe hakaret olur.
Ben izleyeli bayağı oldu o yüzden sinemalarda artık oynatılmıyordur ama bir DVD’sini bulup yüksek kalitede izleyin derim. Tenten hayranı olup olmamanız da alacağınz zevk açısından pek bir şey değiştirmeyecektir.
Filmin hikayesi çizgi romanının iki bölümünü kapsıyor Tekboynuz’un Esrarı ve Kızıl Korsan’ın Hazinesi. Bu iki bölümü Yapı Kredi Yayınları, Tenten’in Maceraları adlı serilerinde 1998’de yayınlamıştı, az önce kütüphanemi karıştırınca buldum. Eğer bunları bir şekilde okuduysanız, sinemaya uyarlamak için hikayenin işlenişini epey değiştirdiklerini göreceksiniz. Mesela Kaptan Hadok ile Tenten filmde daha önce hiç tanışmamışlarken, çizgi romanında sıkı arkadaşlar. Fakat bu farklılık insanı kesinlikle rahatsız etmiyor, aksine akıcılığını koruduğu için daha iyi olmuş diye düşünebilirsiniz bile.
Üçüncü boyutunun baş döndürmemesi en sevdiğim yönlerinden biri oldu. Diğer bir çok 3D film benim için hayal kırıklığı olmasına rağmen, Tenten’i üç boyutlu izlediğime çok memnun oldum. Animasyonlar ise, özellikle nesneler ve deniz, inanılmaz başarılı. Gerçeklerinden daha güzel, ilginç olacak ama daha gerçekçi. El ve parmak hareketlerinde hala robotik bir görüntü olsa da, bunu kötü bir eleştiri olarak yazmak film için harcanan onca emeğe hakaret olur.
Ben izleyeli bayağı oldu o yüzden sinemalarda artık oynatılmıyordur ama bir DVD’sini bulup yüksek kalitede izleyin derim. Tenten hayranı olup olmamanız da alacağınz zevk açısından pek bir şey değiştirmeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme