Drive, 2011 yılının en vurucu filmlerinden biri
olarak ön plana çıkıyor. Filmin yönetmenliğini Danimarkalı Nicolas Winding Refn
üstlenmiş. Bugüne kadar vasat üstü filmlerin yönetmeni olan Refn, Drive ile
kariyerinde büyük bir sıçrama yapmışa benziyor. Cannes’da da en iyi yönetmen
ödülünü almış olması bunun bir kanıtı.
Filmin değerini katlayan ise yalnız kovboy
rolündeki isimsiz kahramanımız Ryan Gosling.
Hem dublör hem de araba tamircisi olan kahramanımız, ek iş olarak da geceleri
soygunculara şoförlük yapıyor. Danimarka soğukluğundaki hayatında,
kahramanımızı ne kimse pek konuşturabiliyor ne de heyecanlandırabiliyor.
Yakalanmak istenen atmosfer Gosling’in oyunculuğu ile çok iyi tamamlanmış.
Şoförümüzün hayatında farklılıklar olmaya başladığında ise, işin aslı değişiyor
ve kendisini belanın tam ortasında buluyor.
Filmin dikkat çeken bir diğer ögesi ise Oscar’a
aday oldu, ses dizaynı (ya da montajı diyelim). Filmin temposuna ve havasına
çok çok uygun yapıldığını düşünüyorum.
Diyaloğun az ama duygunun ağır olduğu bu filmi
beğenmek bir çokları için epey zor, ben de kaç haftadır filmi beğenmekle
beğenmemek arasında gidip geldim. Ancak cesaretimi toparlayıp bir şeyler
yazayım dedim. İlk yarattığı sükseden sonra film piyasada kendi dengesini
bulacak ve belli bir süre sonra kült filmler arasında yerini alacaktır.
İzlemeye kalktığınızda kesinlikle bir aksiyon
filminin başına oturduğunuzu düşünmeyin, Drive’i olduğu gibi kabul edin.
Yalnızken izlenildiğinde filmin çok daha etkileyici olacağını düşünüyorum.