Casus
filmlerini oldum olası sevmişimdir. Özellikle soğuk savaş yıllarında geçen,
biraz ağır ve karanlık olanlarından aldığım keyif çok daha fazladır. Tinker
Tailor Soldier Spy, John le Carré’nin 1974 yılında yazdığı aynı isimli romanın
bir uyarlaması. Daha önce 1979 yılında dizi film olarak çekilmiş ve büyük yankı
uyandırmıştır. Açıkçası ben ne romanı okumuştum ne de dizi filmini izlemiştim.
Uzun zamandır izleme listemde olan 2011 yapımı bu film, kendisine zaman
ayırmamı bekliyordu.
Yönetmenimiz
daha önceki filmiyle bizi kalbimizden tahta kazıkla vuran Tomas Alfredson.
İzlemiş olanlar bilir kendisi Let the Right One In filmiyle uluslararası başarı
yakalamış birisi. O filmde bize vampirik duygusal drama filminin nasıl
çekilmesi gerektiğini öğretmişti. Bu filmde ise casusluğun ne olduğunu ve soğuk
savaş dönemindeki psikolojinin nasıl olduğunu başarıyla beyaz perdeye
yansıtmış.
Filmde
kadro çok zengin, yıldızlar geçidi gibi. Gary Oldman, Colin Firth, Tom Hardy ve
diğerleri karakterlerine çok uygun şekilde filme yerleştirilmiş. Genelde
yıldızı çok olanın başarısı düşük olur gibi bir önyargım var ama film önyargımı
aşıp kendisini göstermesini biliyor.
Hikayede
İngiliz İstihbarat Teşkilatı MI6’in en üst kademelerine sızan köstebeğin ortaya
çıkarılma çabası anlatılıyor. Teşkilatın başı olan Control’ün bir ajanını
yönetim kurulundaki köstebeğin kim olduğunu ortaya çıkarması için Budapeşte’ye (sadece
kendisinin haberi olarak) göndermesiyle başlıyor film. Orada işler sarpasarınca
Control görevinden uzaklaştırılıyor ve köstebeği bulmak başka bir eski ajana
kalıyor.
En başından
sonuna kadar yönetmen bize neyi göstermek istiyorsa hiç acele etmeden bütün
planları izleyicisine sindirterek gösteriyor. Planlarda alece etmemesine rağmen
sahneler arası geçiş, bazen insanı şaşırtıp şimdi neredeydik dedirtebiliyor. Bu
açıdan film bazı izleyiciler tarafından kötülenmiş olsa da dikkatli gözler
neyin ne olduğunu, ipuçlarını ve anlatımı rahatlıkla yakalayabilir. Sıklıkla
kullanılmış aşırı yakın ve yeterince uzak plan çekimlerle hem izleyiciyi
ortamdan soyutluyor hem de kadrajın en ince seçilmiş haliyle kendisini
etkileyici kılıyor.
Katil Kim
tipi filmleri seviyorsanız ama James Bond tarzı şaşalı ve sükseli değil de
gerçekliğe yakın, tozlu, tütün ve alkol kokan filmleri seviyorsanız kaçırmayın
derim. Önceden uyarayım film 127 dakika ve temposu düşük. Yorucu bir günün
ardından geç saatte başlanırsa biraz uyutucu etki yaratabilir.